Doğayı korumak, insan için bir bilinçten ziyade zorunluluktur. İşte doğayı korumak için hemen vazgeçmemiz gereken 4 zararlı alışkanlık…
İnsan ile doğa, birbiriyle doğrudan etkileşim halindedir. İnsanın doğayla olan ilişkisi, daha dünyaya geldiği ilk an başlar ve temel ihtiyaçları doğrultusunda sürekli olarak devam eder. Çünkü insanlar beslenme, barınma, korunma ihtiyaçlarının ciddi bir kısmını doğadan karşılarlar. Bunun dışında insan, ekolojik denge içinde de bir yere sahiptir ve doğayla bir bütünlük içindedir.
Hal böyleyken, ihtiyaçları giderek değişen tüketim toplumu, ihtiyaçlarını karşılamak için doğayla olan bütünlüğünü yok sayarak ona zarar vermektedir. Doğaya vermeden sadece almaya çalışmakta ve tüketme odaklı ilerlemektedir. Teknolojinin gelişmesi ve insani arzuların yozlaşması, bu zararı giderek daha da tehlikeli bir boyuta taşımaktadır. Oysa doğa, insandan üstün olandır ve bu hatalar dönülmez noktalara ulaştığında gerekeni yapmayı çok iyi bilir…
Tüm bu nedenlerden dolayı doğayı korumak, insan için bir bilinçten ziyade zorunluluktur. İşte doğayı korumak için hemen vazgeçmemiz gereken 4 zararlı alışkanlık…
Cam, plastik, metal, kağıt, pil, beton, elektronik atıklar, organik atıklar… İşte tüm bunlar değerlendirilebilir nitelikte katı atıklardır. Yani hepsi çeşitli geri dönüşüm yöntemleri ile hammaddeye ve tarım girdisine dönüştürülebilirler. Geri dönüşüm, doğal kaynaklarımızın korunması için çok önemlidir. Çünkü tüketim alışkanlıklarımız doğal kaynaklarımızın giderek daha fazla azalmasına neden olmaktadır. Geri dönüşüm yoluyla tüketim azaltılabilir ve bu sayede doğal kaynaklar gelecek nesillere de hizmet edebilir.
Kimyasal temizleyiciler, sadece biz insanlara değil, doğaya da ciddi biçimde zarar vermektedir. Özellikle ülkemizde giderek üretimi ve tüketimi artan deterjanlar, sularda ciddi kirlenmeler yaratmakta; bu da sudaki canlıların yaşamlarını tehdit etmektedir. İçerdikleri ABS, fosfat ve diğer beyazlatıcı maddeler nedeniyle, kanalizasyon şebekeleri tarafından deniz veya iç sulara akıtılmakta; sızdırmalı foseptiklerle de yeraltı suyu depolarında olumsuz etkiler yaratmaktadırlar. Oysa, çevreye ve insana böylesine zararlar veren kimyasal temizleyiciler yerine, arapsabunu veya zeytinyağlı sabun kullanarak da istenen temizlik sağlanabilir.
Tarım ilaçları, böcek öldürücüler, böceğe karşı koruyucular, soğutucu ve spreylerde son derece zararlı gazlar üretilmekte ve bu gazlar insanlar tarafından bilinçsizce kullanılmaktadır. İçlerinde çeşitli kimyasallar olan bu gazlar, hem ozon tabakasına hem de doğaya ciddi biçimde zarar vermektedir. Örneğin hepimizin çok sık kullandığı deodorantların içeriğindeki CFC isimli gaz, atmosferde parçalanmıyor ve yükseliyor. Sonra da ozon tabakasına kadar ulaşıp ozon moleküllerinin parçalanmasına neden oluyor. Ozona zarar verdikten birkaç yıl sonra, yağmur olarak üzerimize yağıyor. Hem bizim sağlığımızı hem de doğadaki canlılığı ciddi biçimde tehdit ediyor.
Evde, iş yerinde ve taşıt araçlarında kullandığımız yakıtlar, kül ve zehirli gaz gibi atıklar açığa çıkarırlar. Bunların baca ve egzozdan çıkan zehirli gazlarla birleşmesi sonucu da asit yağmurları oluşur. Asit yağmurları ise temas ettikleri bitki örtüsünün yok olmasına neden olurlar. Ayrıca suyun yüzeyine yayılan petrol, suyun güneş ışığı ve hava ile temasını kestiği için, suda yaşayan canlıların yaşamlarını tehdit eder. Oysa bu yakıtlar yerine doğalgaz, taş kömürü gibi yüksek kalorili, kül ve zehirli gaz çıkışı az olan yakıtlar kullanılabilirler.
Kaynak: http://www.hurriyet.com.tr/dogayi-korumak-icin-hemen-vazgecmemiz-gereken-4-aliskanlik-40557788