Her yıl 500 bin ton e-atık üretiyoruz. Beyaz eşyadan cep telefonuna, tabletten çamaşır makinesine kadar hepimizin evi elektronik eşyalarla dolu. Prize takarak kullandığımız ve şarj edilebilir her şey elektronik atık olarak değerlendiriliyor. Geçen hafta Dünya Elektronik Atık Günü’nü kutladık.
Ülkemizde bu alandaki en önemli derneklerden biri Elektrik ve Elektronik Geri Dönüşüm ve Atık Yönetimi Derneği (ELDAY). Genel Müdür Yardımcısı Nisa Demirci, Türkiye’de yılda ortalama 500 bin ton elektronik atık çıktığını ve her yıl bu rakamın yüzde 10 arttığını söylüyor. Türkiye, kişi başına 6.5 kilogram atık elektrikli ve elektronik eşya üretimi ile 184 ülke arasında da 17. sırada yer alıyor.
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın 2017 verilerine göre, ülkemizde 55 bin ton evsel e-atık geri dönüştürülüyor. Bu rakam toplam atığın yaklaşık yüzde 5’ine denk geliyor. Bu da henüz işin çok başında olduğumuzu gösteriyor. Demirci, toplanan atık miktarları hala tatmin edici seviyelere gelmemiş olsa da özellikle yeni çıkan Çevre Kanunu değişikliğinin atık sektörünün geliştirilmesi için ümit verici olduğunu vurguluyor.
Peki, dünyada durum nedir? Birleşmiş Milletler (BM) tarafından hazırlanan bir rapor, 2019 rakamlarına göre dünyada her yıl 62 milyar dolar değerinde 50 milyon ton elektronik atık üretildiğini ortaya koydu. BM E-Atık Koalisyonu tarafından hazırlanan rapora göre, her yıl üretilen 50 milyon tona yakın elektronik atığın yüzde 20’sinden azı resmi yollardan geri dönüştürülebiliyor. 5 bin Eyfel Kulesi’nin toplam ağırlığıyla eşdeğer olan bu rakamın 2021 yılına kadar 52 milyonu tonu aşacağı öngörülüyor.
Nisa Demirci, e-atıklar konusunda dünya genelinde de daha çok başlangıç aşamasında bulunulduğunu belirterek, “Ancak emekleme dönemini de geçtik. Deneyimlerimizi edindik. Artık atık sektörü halkımızın da katılımıyla hızla ilerleyecek ve dünyada da hak ettiği konuma gelecek” diyor.
Demirci, konunun başka bir yönüne de mercek tutuyor. Türkiye’deki e-atık sektöründe kayıt dışı ekonomi çok yüksek. Nisa Demirci, “Sokak toplayıcıları kanalıyla hurdacılara giden miktarları ancak tahmin edebiliyoruz. Sirkülasyonu en fazla olanların küçük ev aletleri olduğunu tahmin ediyoruz. Ağırlık olarak baktığımızda ise başı çamaşır makinesi çekiyor” diyor.
Diğer yandan Türkiye’de ikinci el elektronik eşya kullanımı da yaygın. Elektronik eşyaların kullanım ömürleri de yüksek. Demirci, buzdolabı için ortalama kullanım ömrünü 10 yıl olarak veriyor. Evlerde 20-25 yıllık dolaplar da bulunuyor.
E-atık konusunda en zor kısmın atıkların hanelerden çıkarılması olduğunu vurgulayan Nisa Demirci, “Hepimizin evlerinde bir çekmeceye konulmuş ya da üretim amacı dışında kullanılan e-atıklar var. Dernek üyelerimiz ‘eskiyi getir yeniyi götür’ kampanyalarıyla atığı evden çekmeyi hedefledi. Bu kampanyalar bir süre sonra etkisini kaybetmeye başlıyor. Belediyelerle pilot projeler yaptık. Atık toplamanın en iyi yolunu bulmak için denemeler yapmaya devam ediyoruz. Atıklar çoğunlukla sokak toplayıcıları kanalıyla lisanssız hurdacılara gidiyor. Elbette sokak arası hurdacıları da bu işlemi yapıyor ancak onlar zararlı olan kısımlarını ve yakılarak bertaraf edilmesi gereken bölümleri ile ilgilenmeden tekrar doğaya bırakıyorlar. Bu da doğamız için çok ciddi bir risk oluşturuyor” tespitini yapıyor.
Kaynak: http://www.milliyet.com.tr/ekonomi/her-yil-500-bin-ton-e-atik-uretiyoruz-6060851