Bilim insanlarının insanlığa yararlı ‘süper bitkiler’ yaratma çabaları sürüyor. Yangına dayanıklı ormanlardan, açlığa son verecek sahte muzlara… Bilim insanları 21. yüzyılın sorunlarıyla baş edebilecek ‘süper’ bitkiler geliştirmeye çalışıyor.
Bitkileri yeme, giyme, vazoya koyup estetik zevk alma amaçlı kullanıyoruz, ama bütün potansiyellerini kullanıp değerlendirebiliyor muyuz?
İngiltere’deki Kew Botanik Bahhçesi’ndeki araştırmacılara göre, bitkilerin gücünden tam olarak yararlanamıyoruz. İşte bitkilerle dünyamızı dönüştürmenin dört yolu:
Yemek tabağımızdaki sebzeler çiftlikte, tarlada üretilir. Ama bu bitkilerin bir zamanlar vahşi doğada akrabaları vardı.
Tarlada yetiştirdiğimiz ürünler daha fazla mahsul verirken, bu akrabalar zararlı böceklere, hastalıklara, toprağın tuzuna ve iklim değişikliğine karşı direnç geliştirdi.
Crop Wild Relatives adlı proje, işte bu doğada kendiliğinden yetişen yabani akraba bitkiler ile evcilleştirilmiş çiftlik ürünleri arasında melezleme çalışması üzerinde duruyor.
Böylece, geliştirilen yeni süper bitkiler her iki türün de iyi özellikleri toplanmış olacak.
Bu dünya çapında yürütülen bir proje. Dünyada bu şekilde akraba yabani bitki sayısının en fazla olduğu ülkeler Brezilya, Çin ve Hindistan. Bu bitkilerin en yoğun bulunduğu ülkeler ise Azerbaycan, Portekiz ve Yunanistan.
Dünya nüfusu dokuz milyara ulaşırken bu melezleme programı özellikle gelişmekte olan ülkeler açısından büyük önem taşıyor.
Ancak toprak kullanımındaki değişim, küresel ısınma, çevre kirliliği, savaş ve tarımda yoğunlaşma gibi etkenler bu program açısından tehlike oluşturuyor.
Kew Botanik Bahçesi’ndeki Tohum Bankası ile Küresel Mahsul Çeşitliliği Vakfı (Global Crop Diversity Trust) bu yabani bitkileri korumak amacıyla ortak üretim programları yürütüyor.
Bitkiler tarih öncesinden beri ilaç olarak kullanılıyor. Ama yeni alanlardaki kullanımları kayıt altına almakta yavaş mı davranıyoruz?
Günümüzde 28 bin kayıtlı bitki ilaç işlevi görüyor. Ama ilaçlarla ilgili düzenlemeleri yapan yayınlarda bunların sadece yüzde 16’sının adı geçiyor.
Dünya Sağlık Örgütü’ne göre, bitkiye dayalı ilaç sektörünün değeri 2012’de 83 milyar dolara ulaştı.
Bitkilerin ilaç olarak kullanımı giderek yaygınlaşıyor. Almanya’da nüfusun yüzde 90’ı sarımsak ve yüksükotu gibi bitkisel ilaç kullanıyor.
Fakat bu sektörü düzenleyen kurumlar, güvenli olmayan sahte ürünlerin piyasaya girmesini önlemeye çalışıyor.
İnsanların bazen şifalı bitkilerin isimlerini benzer kelimelerle karıştırdığı için yanlış, hatta tehlikeli olabilecek ilaçları alındığına da tanık olunuyor.
Bu tür karışıklıklara son vermeye çalışan ülkelerden biri de Çin. Yetkililer geçen yıl 2020’ye kadar şifalı bitkilere dayanan geleneksel Çin ilaçlarının sağlık sisteminde daha yaygın kullanılmasına yönelik planlarını açıkladı. Ayrıca şifalı bitkilerin başka şeylerle karıştırılmasını önlemek için ayrıntılı yazılı ve görsel bilgi sağlanıyor.
Bitkilerden tam olarak yararlanabilmek için araştırmacıların sunduğu acil öneriler arasında şunlar var: şifalı bitkileri ekmek, onları sürdürülebilir kaynaklardan edinmek, kalite kontrol sistemini daha güvenli hale getirmek.
Muzgillerden enset adlı bir bitki bu. Onbinlerce yıldır Etiyopya’da yetiştirilen bu bitki birçok amaçla kullanılıyor.
Meyveleri Afrika’da temel besin maddelerinden biri olmasının yanı sıra, bu bitki ip, ilaç, korunak, hayvan yemi ve giysi yapımında da kullanılıyor. Kuraklığa, yağmura ve sele de dayanıklı enset bitkisi ayrıca kahve bitkisinin yetişmesi için de ideal ortam sağlıyor.
Bilim insanları bu bitkinin Afrika’nın başka bölgelerinde ve açlıkla karşı karşıya olan ülkelerde de yetiştirilmesi için çalışıyor.
Zira bu yabani muz türü, tahıllardan daha dar bir alan üzerinde yetiştirilip daha fazla insanı besleyebilir. Bu bitkinin meyvesi hamur, çorba ve lapa yapımında, kökleri ise kaynatılıp patates gibi kullanılıyor.
Fakat araştırmacıların bu bitkiyi yetiştirmek için önce tohumlarını nasıl bulacaklarını öğrenmeleri gerekiyor. Etiyopyalı çiftçiler bu bitkiden kestikleri fideleri dikerek çoğaltıyor. Bitkinin nasıl polen yaydığını kimse bilmiyor.
Bitkilerin tutuşma derecesi, doğal nedenlerle kendiliğinden başlayan ve hızla yayılan orman yangınlarının kontrolü açısından çok önemli.
Bu yangınlar ekonomik, sosyal ve çevresel bakımdan büyük kayıplara neden oluyor. Bitki örtüsündeki çeşitliliğin az olması veya o bölgeye özgü olmayan bitkilerin henüz ortama adapte olmaması gibi nedenler tutuşmayı etkileyebiliyor. Fakat bu tür yangınların bazı ekosistemlerde normal olduğu ve önemli bir işlev gördüğü biliniyor.
Kew Botanik Bahçesi’nde yapılan araştırmalarda bitkilerin tutuşma derecesi ölçülerek yangına karşı dirençli bitki örtüleri oluşturulmaya çalışılıyor.
Gelecekte bu yangınların artması halinde, kalın kabuklu ağaçların yanı sıra çabuk yeşeren ve kozalaklı bitki türlerinin hayatta kalma şansı daha yüksek olacaktır. Dış çeperdeki reçinenin yanmasıyla bu kozalaklardaki tohumlar etrafa saçılarak bitki türünün devamını ve yaygınlaşmasını sağlıyor.
Kaynak: http://www.bbc.com/turkce/vert-fut-41270336